Blog Kategorileri
- Dijital Marka (9)
- Genel (16)
- Girişimcilik (20)
- İmaj Yönetimi (22)
- Kişisel Marka (22)
- Kişisel Stil (12)
- Kurumsal Hayat (21)
- Liderlik (5)
- Marka Pazarlama (12)
- Sosyal Medya (9)
- Sözlü & Sözsüz İletişim (16)
E-Bülten Üyeliği
Geçen haftalardaki yazımda (okumak isterseniz buradan ulaşabilirsiniz.) liderlik davranışlarını etkileyen faktörleri ve bunların etrafımızdaki insanlar tarafından nasıl duygusal tepkilere neden olduğu hakkında yazmıştım. Bu hafta ise başarılı bir yönetici ve lider algısı yaratmak için gücü vurgulayan mı yoksa sıcaklık yansıtan davranış ve tutumlara mı sahip olmalıyız kısmını biraz aralayacağız.
“Bize bir reçete ver, doktor” diyen hastaları için Harvard Üniversitesi birçok araştırma yapıp HBR dergisinde yayınlamış. Sıcaklık ve güç kavramları nerden çıktı derseniz okumanızı tavsiye ederim.
Konuya dönecek olursak…
Kurumsal yaşamda ya da girişimci çoğu lider veya yöneticinin bugün iş hayatında daha çok “güç, yetenek ve güvenilirlik” vurgulamaya eğilimli olduklarını görürüz.
Harvard Üniversitesinin araştırması; “güven” yaratmadan önce “güç” gösterisinde bulunan liderler ya da yöneticilerin çevrelerinde korku uyandırma riskinin yüksek olduğunu ve bunun da bir takım işlevsiz davranışı da beraberinde getirdiğini belirtiyor.
Korku; bilişsel potansiyeli, yaratıcılığı ve problem çözmeyi baltalayabilen; çalışanların kendilerini sıkışmış hissetmesine ve hatta işten ayrılmalarına bile neden olabilecek güçte. En kötüsü de korku, uzun süreli etkileri olan bir duygu olduğundan hafızalarımıza daha çok kazınır ve bu yüzdendir ki yaşatanı kolay kolay unutmayız.
Bu konuyla ilgili 52.000 liderle bir çalışma yürütülüyor ve sadece 27 tanesi genel liderlik etkinliği açısından üst sıralarda; sevilme faktörlerinin değerlendirmesinde en alt sıralarda derecelendiriliyor.
Bir başka deyişle, kesinlikle sevilmeyen bir yöneticinin iyi bir lider olarak kabul edilme şansı 2000’de 1.
Bu demektir ki sadece muhteşem özgeçmiş, deneyim, beceri ve yeteneklerle lider olarak algılanma ihtimali oldukça düşük.
Karşınızdakine karşı sıcak davranışlar onun “etkileme alanına” kolayca girebilmenizi sağlar. Buda arada güçlü bir bağ yaratarak güvenin, iletişimin ve fikirlerin kabul edilmesini kolaylaştırır. Sıcak davranışlara öncelik vermek çevrenizdekilerle hemen bağlantı kurmaya yardımcı olur; onları duyduğunuzu, anladığınızı ve onlara güvenebileceğinizi gösterir. Bunu “liderliği yansıtan davranışlara giriş” 101 gibi düşünebiliriz…
Birkaç küçük sözsüz sinyal bile – kafa sallayarak dinlediğini gösterme, gülümseme, açık bir mimik, jest- insanlara o şirkette çalışmaktan memnun olduğunuzu ve endişelerine önem verdiğinizi gösterebilir. Tabi bunların hepsinin doğallıkla ve içtenlikle yapılmasıyla kaydıyla.. Yoksa yüzü gözü farklı şeyler söyleyen biri için yepyeni sorunlar ortaya çıkacaktır “güven” gibi.
Birçoğumuz gücümüzü gösterme konusunda çabalasak da “sıcaklık”, diğerlerinin bizi değerlendirmelerine daha önemli ölçüde katkı sağlar ve yeterlilikten çok daha önce algılanır.
Kimyasal makyajımız hakkında biraz bilgi sahibi olmak bu gibi davranışlarımızın arkasındaki çalışma mekanizmasını anlamamızı kolaylaştırabilir. Örneğin, hayvanlar krallığının genelinde güç ve güç duygularının iki hormon ile çok yakın bağlantılı olduğunu göstermektedir: Testosteron (atılganlık, azalan korku, rekabet etme ve risk alma istekliliği ile ilişkili) ve kortizol (stres ile ilişkili)
Buradan yola çıkarak Harvard Üniversitesi Yönetici Geliştirme Programı’ndaki liderler üzerinde yapılan bir araştırma; liderlerin genel nüfusa göre daha az stres ve kaygı seviyesine sahip olduğu belirledi ve fizyolojik olarak kortizol (stres hormonu) düzeylerinin anlamlı derecede düşük olduğu gözlemledi. Üstelik rütbeleri ve yönettikleri kişi sayısı arttıkça daha düşük kortizol seviyesine sahiplerdi. Neden peki?
Çünkü büyük olasılıkla liderler daha yüksek bir kontrol hissine sahiplerdi. (Bu tip kontrollü olma durumu güçlü bir stres tamponlama etkisi olduğu bilinen bir psikolojik faktördür.)
Cinsiyete bakılmaksızın en etkili liderlerin nispeten yüksek testosteron ve düşük kortizol içeren eşsiz bir fizyolojik profile sahip olduğu ortaya çıktı.
Böyle liderler başları derde girmeden sıkıntılarla boğuşabiliyorlar. Davranışları rahat değil ama duygusal olarak rahat algılanıyorlar ve genellikle çevresindekiler üzerindeki tavırları ise oldukça zorlayıcıdır.
Bu tür insanlar, ne tür zorluklarla karşılaşırsak karşılaşalım sonunda her şeyin iyi olacağına bizi inandırırlar. Bu kişiler, krizler sırasında, bu “etkileme alanını” açık tutabilen ve hatta genişletebilen insanlardır. Çoğu insan belirsizlikten hoşlanmaz ancak arkalarını kollayan, sakin, mantıklı ve cesur biriyle karşılaştıklarında bu konuyu çok daha iyi tolere edebilirler. Bu yüzden bu tip liderlere güvenir ve onları dinleriz.
Sonuç olarak; insanları etkilemek için en iyi yol- kolay olmasa da- davranışlarda sıcaklık ve gücün bir arada yansıtılarak birbirini pekiştirmesine izin vermektir. Sakin ve kendinden emin olmak; değerlerinizi ve önceliklerinizi yansıtmak çevreniz üzerinde sıcak, açık görüşlü ve takdir edici bir alan yaratır. “Sıcaklığı” oluşturduktan sonra “güç” güven yaratıcı bir unsur olarak algılanır. Böyle bir liderlik bir tehdit değil kesinlikle armağan olur.