Blog Kategorileri
- Dijital Marka (9)
- Genel (16)
- Girişimcilik (20)
- İmaj Yönetimi (22)
- Kişisel Marka (22)
- Kişisel Stil (12)
- Kurumsal Hayat (21)
- Liderlik (5)
- Marka Pazarlama (12)
- Sosyal Medya (9)
- Sözlü & Sözsüz İletişim (16)
E-Bülten Üyeliği
Araştırmalar biriyle ilk tanıştığımız andan itibaren “yedi saniye” gibi çok kısa bir süre içinde o kişiyle ilgili olumlu ya da olumsuz bir izlenime sahip olduğumuzu söylüyor.
Bu kısa sürede beynimiz, kişinin tüm fiziksel özellikleri dahil dış görüntüsünü çok hızlı bir şekilde tarayıp o kişiyi sevip sevmediğimiz, anlaşıp anlaşamayacağımız ya da iş yapıp yapmak istemeyeceğimizle ilgili bir dizi karar verebilmek adına hızlıca kanıtlar toplamaya başlar. Bu birkaç kanıta dayanarak bilinçaltında karşımızdakinin nasıl biri olduğu hakkında çıkarımlarda bulunuruz.
Örneğin; ilk kez sunumunu dinlediğiniz birinin sahne ortasına geçip konuşmaya başlamasıyla o kişinin hikayesi, geçmiş deneyimleri, beceri veya eğitimiyle ilgili bir bilgiye sahip olmasanız bile o kişiyle ilgili birçok izleniminiz oluşur: Seminerin eğlenceli olup olmayacağı ya da kişinin konusunda uzman olup olmadığı gibi. Böyle durumlarda topladığınız birçok duyusal bilgi, hareket ve davranışlarınızı belirlemenize yardımcı olur.
Bazen de ilk kez tanıştığınız ve hakkında hiçbir şey bilmediğiniz biri için “hiç hoşlanmadım” diye düşünürsünüz. Saniyeler içinde bu kişiyle içgüdüsel bir koruma kalkanı ile tanışır ve onu değerleriniz, inançlarınız, beklenti ve anlık değişen duygularınızın bulunduğu filtrelerden geçirerek çok hızlı bir şekilde hoşlanmadığınıza karar verirsiniz.
İnsanlar genelde yanılmak istemedikleri için bu ilk yedi saniye görüntüsünü haklı çıkartacak şekilde değerlendirmeye meyillidirler. İşte bu nedenle bizim his ya da önsezi dediğimiz aslında ilk kayıtları haklı çıkartmak için yaptığımız gözlemlerdir.
Hoşlanmadığınızı düşündüğünüz birinin hep hatasını arar ve bir şekilde bulursunuz. Benzer durumlar yaşadığınız anları düşünün. Çok sevmediğiniz bir iş arkadaşınızın ekibinde bir sorun yaşandıysa sorun ekipten değil kesin ondan kaynaklanıyordur, değil mi? 🙂 İşte sistem böyle çalışır.
İyi bir dış görünüşün sosyal bilimcilerin “Hale Etkisi” (Halo Effect) dediği bir etkisi vardır. Eğer bir şey alımlı ya da çekici ise ona aslında görüntüsü ile ilgili olmayan birçok konuda “olumlu özellik” atfederiz. Alımlı insanların daha zeki, kibar, üretken, güvenilir ve yetenekli algılanmasının yanında konusunda yetkin ve lider olarak da algılanması tam da bundan dolayıdır.
Pazarlamacılar bu etkiden marka dünyasında da yararlanırlar. Bir markaya ait tek bir ürün gamında elde edilen başarı, hale etkisi sayesinde tüketiciler tarafından diğer ürünlerin de başarılı olarak algılanmasını sağlar. Böylelikle aynı oranda pazarlama yatırımı yapılmadan da benzer başarıya ulaşmak mümkündür. Ayrıca markalar bu yüzden iletişimlerinde ürünün her özelliğini vurgulamaktansa bir tek güçlü özelliğini vurgulamayı tercih ederler. Ne de olsa tüketiciler bu vurucu özelliği beğenip ikna olursa diğer bütün özellikleri de olumlu olarak algılayacaklardır.
Aynı durum kişisel markalar için de geçerlidir. Farkında olsak da olmasak da herkesin bir markası var.
Kişisel markanızın ilk izlenimi, görsel kimliğiniz yani dış görüntünüz sayesinde oluşur. Bunu kısaca ambalajınız olarak düşünebilirsiniz. Fiziksel görüntünüz, kıyafetleriniz, duruşunuz, beden dilinizi nasıl kullandığınız veya ses tonunuz, hitap tarzınız gibi öğelerden oluşur ve bunlar sayesinde çevrenizle görsel bir iletişim kurar ve etrafınıza kim olduğunuzla ilgili ipuçları verirsiniz. Bu durum oldukça yüzeysel görünebilir fakat dış görünüşün bir insan ya da marka ile ilgili kararımız üzerinde etkili olduğu konusunda birçok araştırma mevcut.
Görsel yolla hakkınızda oluşan algıların hepsi imajınızı belirleyeceğinden ilk izlenim ve devam eden etkisini dikkate alarak dışarıya nasıl bir mesaj verdiğinizin farkında olarak birçok fırsat yaratabilirsiniz. Ayrıca profesyonel veya sosyal yaşamda ilk izlenimin gizli gücünden faydalanarak kendinizle ilgili olumlu bir algı yaratmanız birçok kapıyı “aralamanıza” da yardım eder.
Peki aralanan kapı sonuna kadar açılması mümkün mü? diye sorarsanız. Evet, mümkün.
Çevrenizde başarılı, sevilen ve konusunda yetkin biri olarak algılanmanızı sağlayan bir diğer güç ise ilk birkaç saniyedeki etkiyi daha da güçlendiren karşınızdakini etkilemek için kullandığınız taktiklerdir…